BİZİM BİLİMADAMLARIMIZ
Türk bilim adamının başarısı
Cafer Yavuz'un da içinde olduğu ekibin 'Kir Mıknatısı' adlı projesi, içme sularındaki kirliliğin çok ucuz ve basit yolla temizlenmesini öngörüyor.
Amerika'da dünyayı değiştirecek 6 fikir arasında genç Türk bilim adamı Cafer Yavuz'un projesi de gösterildi. Ünlü magazin dergisi Esquire tarafından yapılan listeye giren, "The pollution magnet / Kir mıknatısı" adlı proje ile içme sularındaki kirlilik çok ucuz ve basit bir metotla temizleniyor.
Buluşun hayata geçmesi halinde milyonlarca insan daha temiz su içebilecek. Bangladeş'te her yıl 82 milyon insanın arsenikli suyun sebep olduğu kanserden hayatını kaybettiğini belirten dergi, Türk bilim adamı Cafer Yavuz'un da aralarında bulunduğu Profesör Vicki Colvin başkanlığındaki ekibin, suyu temizlemek için yeni, kolay ve ucuz bir yöntem bulduğunu yazdı. Hiç elektrik kullanılmadığı için köydeki insanların bile rahatlıkla kullanabileceği metot, şu anda kullanılan yöntemlerden çok daha etkili. Dünyayı değiştirecek 6 düşüncenin tanıtıldığı yazıda, Rice Üniversitesi'nde çalışan kimya, kimyasal ve biomoleküler profesörü ve ekibinin daha büyük planları olduğu belirtilerek, su temizleme sisteminin çalışmada ilk basamak olduğuna dikkat çekildi. Türk bilim adamı Yavuz, proje ile ilgili bilgi verirken, "Eski çalışmadan farkı manyetik nano parçacıklar demir pası ve sabundan elde ediliyor. Bu yöntemle maliyet düşüyor." dedi.
Nanoteknoloji Projesi'ne göre sudaki arsenik, saç telinin 5 binde biri büyüklüğünde demir oksit parçacıkları ile temizlenecek. 12 nanometre çapındaki parçacıkların zehirli maddeleri bugün kullanılan filtrelerden yüz ile bin kat arasında daha etkili arındırması hedefleniyor. Cafer Yavuz, projesini şöyle anlatıyor: "Rice Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, içme sularında çok ciddi problem olan arsenik (3 ve 5 arsenatlar) üzerine yoğunlaştı. Suları temizlemek için demir oksit kullanıyorlardı; ama sorunları vardı. Çok fazla atık ortaya çıkıyor ve emildikten sonra geriye salma olayı vardı. Onların kullanabileceği halde hazırlayıp onlara malzememizden sunduk. Sonuç harikaydı."
Cafer Yavuz, İzmir Yamanlar Koleji'nde okurken katıldığı yurtdışı yarışmalarda bir gümüş ve bir bronz madalya kazandı. 2001 yılında ODTÜ Kimya'dan mezun olan Yavuz, ODTÜ'yü 40 yıllık tarihinde Prof. Dr. Engin Akkaya'dan sonra 3 yılda bitiren ikinci kişi oldu.
İdris Gürsoy - ZAMAN
Binalar rüzgarla aydınlanacak
ODTÜ'lü çalışma grubu, rüzgar çiftliklerinde üretilen elektrik enerjisinin çok katlı konutlarda ve gökdelenlerde türbinlerle üretilmesi koşullarını araştırdı.
Araştırmacılar, mevcut ve yapımına yeni başlanacak binalarda kullanılacak rüzgar türbinlerinin, binanın yüzde 15 oranındaki elektrik ihtiyacını karşılayabileceğini öngörüyor.
Uzmanlar, dünyadaki yakın zamanda yaygın kullanılacak türbinlerin rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek Türkiye'de de kullanılması ile yüksek oranda enerji tasarrufu sağlanabileceğini belirtiyor.
ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Halis Günel, günümüzde yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin bir sonucu olarak rüzgar ve güneş enerjisinden faydalanma çalışmalarının oldukça hız kazandığını ve birçok ülke tarafından verimli olarak kullanılmaya başlandığını kaydetti.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının başında gelen rüzgar enerjisinin bu alanda büyük isimler haline gelen Danimarka, Almanya ve İspanya başta olmak üzere Avrupa ve Amerika'da dev bir enerji sektörüne dönüştüğünü anlatan Günel, ''Karbondioksit emisyonu oranı çok düşük olduğundan küresel ısınmayı engellemeye yardımcı olan rüzgar enerjisi, en hızlı büyüyen ve en ekonomik alternatif enerji kaynağı olarak bugün konvansiyonel enerji kaynaklarıyla yarışabilir durumdadır'' dedi.
Günel, çalışma arkadaşları Emre Ilgın ve Arzu Gönenç Sorguç ile yürütükleri ve TÜBİTAK tarafından da desteklenen ''Rüzgar Enerjisi ve Yüksek Binalara Mimari Entegrasyonu Projesi''ne başlamadan önce yüksek binaların çok fazla rüzgar enerjisine maruz kaldığını ve bazı hızlarda da çok büyük problemler yaratabildiği üzerine çalışmalar yürüttüklerini kaydetti.
Rüzgarın hızının yerden yükseldikçe artması nedeniyle 300-500 metrelik binaların tepesinde 150-200 kilometre sürate ulaşabildiğini anlatan Günel, bu binalarda rüzgarın depremden daha tehlikeli etkiler yaratabileceğini söyledi.
Günel, bu durumdan yola çıkarak yüksek binalarda kullanılacak rüzgar türbinlerinin rüzgar enerjisini elektrik enerjisini çevirerek binanın bir kısım elektrik ihtiyacının karşılanması teknolojilerinin araştırılması amacıyla projeyi başlattıklarını ve bu yıl içinde tamamladıklarını bildirdi.
YÜKSEK BİNALARDA RÜZGARDAN ELEKTRİĞE
Rüzgar türbinlerinin günümüzde yüksek binalarda yalnızca rüzgarın hızını ve etkisini azaltmak amacıyla kullanıldığını ifade eden Günel, ''Rüzgar türbini rüzgarı elektrik enerjisine çevirebilir. Şu anda dünyada binaların yüzde 10-15 oranında elektrik ihtiyacını karşılayabilen örnekler bulunuyor. türbinlerin kapasitesine ve binanın yüksekliğine ve o bölgenin aldığı rüzgara göre elde edilen elektrik enerjisinin oranı da değişebilir'' dedi.
Gökdelenlerde bir köy nüfusu kadar insan yaşadığını ve bilgisayar, asansör, aydınlatma gibi amaçlarla çok fazla elektrik tüketebildiğini dile getiren Günel, ''Bu binalarda harcanan oran normal bir kırsal kesimin elektrik ihtiyacına denk bir tüketim ortaya çıkarıyor'' dedi.
Projelerini başlattıkları iki yıl öncesinde dünyada gökdelenlerde rüzgar türbini yoluyla elektrik elde eden uygulamaların bulunmadığını belirten Günel, çalışmalarının sonucunda elde ettikleri bilgilere göre ise şu an çeşitli ülkelerde yapılmakta olan yüksek binaların çoğunda elektrik üretiminde rüzgar türbininden yararlanılmasını öngören mimari tasarımların yapıldığını anlattı.
DÜNYADAKİ GELİŞMELER
Bahreyn'de bulunan 240 metre yüksekliğindeki ''Bahreyn Dünya Ticaret Merkezi''nde elektrik üretme amacıyla türbinlerin kullanıldığını belirten Günel, binanın mimarisinin pervane çapları 30 metreyi bulan 3 ayrı türbine göre planlandığını ve bu binanın konumunun da deniz esintisi alacak şekilde ayarlandığını aktardı. Günel, ''Bu tarz binalarda rüzgarı çoğaltan ve debisini yükselten mimari tasarımlar kullanılıyor. Böylece var olan rüzgarın etkisi de daha da güçlendiriliyor. Bu teknoloji ile rüzgardan kolaylıkla elektrik
üretilerek binanın kullanımına sunulabiliyor'' dedi.
Günel, İngiltere'deki ''Vauxhall Tower''da da rüzgar türbini kullanıldığını,Amerika'daki İkiz Kulelerin yerine yapılması planlanan ''Özgürlük Kulesi''nde de bu teknolojinin kullanılmasının düşünüldüğünü, Uzak Doğu'da yer alan merkezlerde de bu düşünceyi hayata geçiren mimarilerin tasarlandığını söyledi.
TÜRKİYE'DEKİ UYGULAMALAR
Çalışmalarının dünyadaki gelişmelerin Türkiye'de de uygulanabilmesi açısından önem taşıdığını anlatan Günel, ''Biz ülkemizde yapılacak her türlü yüksek binanın tasarımında bu türbinlerin de yer bulabileceğini ve bu teknoloji ile de yüksek oranlarda enerji tasarrufu sağlanabileceğini öngörüyoruz. Teorik olarak rüzgar enerjisi potansiyeli elektrik ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayabilir durumda olan ülkemizin, bu dev enerji sektörüne yönelimi kaçınılmazdır'' dedi.
İş kuleleri, yüksek katlı oteller ve konutların ve boğaz esintisinin yoğun olarak bulunduğu İstanbul'un rüzgar türbinlerinin kullanımı açısından uygun bir kent olduğunu vurgulayan Günel, ''Sadece gökdelenlerde değil, son dönemde Türkiye'de yaygın olarak yapılan 20 katlı konutlarda da o binanın elektrik ihtiyacının yüzde 15'inin karşılayabilecek sonuçlara ulaşılabilir'' dedi.
Ankara'da ve İzmir'de de benzer şekilde iklim koşullarının rüzgar açısından uygun olduğunu ve yüksek binaların bu kentlerde yoğunlaştığını dile getiren Günel, şöyle devam etti:
''Bu çalışmaları bizler bu teknoloji henüz yaygınlaşmadan söylüyoruz. Rüzgar türbinleri yoluyla elektrik elde edilmesi gündemdedir ve önümüzdeki yıllarda dünyada yüksek binaların çoğunda bu rüzgar türbinlerinin görüleceği kesindir. Yakın zamanda bu teknolojiler, dünyada bir patlama yaratacak. Bizim önerimiz Türkiye'de de rüzgar enerjisine artık geçilmeli. Rüzgar enerjisi rüzgar çiftliklerinden çıkıp yüksek binalarda da kullanılmalı'' dedi.
Türkiye'nin enerji üretiminde rüzgar enerjisi potansiyelini kullanarak dünyada çok önemli bir noktaya gelebileceğini söyleyen Günel, şunları kaydetti:
''Rüzgar enerjisi kaynakları, teorik olarak elektrik ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayabilecek bir düzeyde olmasına rağmen bu potansiyelini kullanmayan, diğer taraftan da enerji maliyetlerinin yüksekliği, yeterli ölçüde sağlanamaması ve çevreye olumsuz etkileri konusundaki şikayetlerle de karşı karşıya kalan Türkiye'nin bu platformda hak ettiği yere gelebilmesi için, rüzgar çiftliklerinin yanı sıra yüksek binaların da avantajını kullanarak disiplinler arası çalışmaların da teşvikiyle yenilenebilir enerji kaynaklarının başında
gelen rüzgar enerjisinden istifade etmesi kaçınılmazdır.''
AA
ODTÜ'den 'plastik devrimi'
ODTÜ'lü araştırmacılar cep telefonu, TV,elektronik gazete gibi görüntü cihazlarının ekranlarını ucuza üretilmesini olanaklı kılan yeni bir malzeme geliştirdi
|